Resim 1: Kemik yoğunluğu azalmış omurganın görünümü

Bu hastalık, kemik miktarında-yoğunluğunda azalma ve  kemik dokusundaki bozulmaya bağlı kemik direncinde  azalma ve kırık riskinde artış ile karakterize bir tablodur.  Bilek, kalça ve omurga kemikleri, osteoporoz ile ilgili  kırıklardan en fazla etkilenen kemiklerdir.  

Düşük kemik yoğunluğu, seviyenizin erken dönemde  tespit edilmesi, osteoporoz ve kemik kırılmalarını, buna  bağlı ağrı ve şekil bozulmalarını önlemek açısından  önemlidir.  Resim 1: Kemik yoğunluğu azalmış omurganın görünümü  

KİMLERİ ETKİLER?  

Osteoporozla ilgili birçok risk faktörü vardır. Yaş, genetik  ve cinsiyet üç önemli faktördür.  

Yaş: Yaşlanmaya bağlı olarak, kadın ya da erkekte, 50 yaştan sonraki her yıl kemik yoğunluğunda 900.5'lik  kayıp olmaktadır.  

Genetik: Ailenizde osteoporozlu biri varsa sizde  osteoporoz gelişme riski % 50-85'tir.  

Cinsiyet: Kadınlar erkeklere göre daha fazla osteoporoz gelişmesi riskine sahiptir. Kadınlar ayrıca menopozdan  sonra fazla miktarda kemik kaybı riskiyle karşı  karşıyadırlar. Menopozdan sonraki ilk 5-7 yıl içinde  kemik yoğunluğunda 963 kadar kayıp yaşayabilirler.  Eğer başka risk faktörleri varsa kayıp oranı daha da fazla  olabilir.  

Sigara içme, aşırı alkol ve kafein alımı, az hareketli  yaşam, beslenme bozukluğu osteoporoz gelişimini  etkileyen diğer risk faktörleridir. İyi dengelenmiş  sağlıklı bir diyet önemlidir. Kalsiyum ve kalsiyumun  emilimi için gereken D vitamini içeriği yönünden  yetersiz diyet ve zayıf beslenme, kişiyi güçlü kemiklerin  gelişimi ve korunması için ihtiyaç duyduğu yapı  taşlarından mahrum bırakır. Her yaş grubunda fiziksel  egzersizlerden yoksunluk düşük kemik yoğunluğuna  katkıda bulunacaktır.  

Bu risk faktörlerinin zamanlaması, kemik kuvwvetliliği  üzerinde geniş bir etkiye sahiptir. Örneğin ergenlik  boyunca düzensiz beslenme, en yüksek kemik  yoğunluğuna ulaşılmasını etkiler. Osteoporoz gelişme  riski, 30 yaşına kadar ne kadar kemik yoğunluğuna  ulaşıldığına ve onu yaşam boyunca ne kadar iyi  sürdürüldüğüne bağlıdır. Fakat her yaş grubunda  osteoporoz gelişme riskini azaltmak için yapabilecek  bazı şeyler vardır.  

Ayrıca birçok kronik rahatsızlık (karaciğer hastalıkları,  barsak hastalıkları, romatoid artrit gibi bazı romatizmal  hastalıklar veya hipertiroidi gibi hormonal hastalıklar)  ve ek olarak bazı tedaviler (steroidler, kanser ilaçları,  kronik antiasit kullanımı, kan seyreltici içeren ilaçlar gibi)  düşük kemik yoğunluğunu başlatabilir. Bu şartlardan  birine sahipseniz veya kemiklerinizi etkileyebilecek  tedaviye ihtiyaç duyuyorsanız bu kontrol edilebilir risk  faktörlerini azaltmak için doktorunuzla görüşünüz.  

Şi  4  Resim 2: MR ve BT de L1 omurgasında çökme görülüyor.  

TANI NASIL KONUYOR ?

Yalnızca X-ray (direkt grafi) incelemesi, kemiklerin önemli  bir miktarı kaybedilinceye kadar (en az 9630 kayıp gibi),  osteoporozu tespit edebilmek için yeterli hassaslığa  sahip değildir.

Tanı, dual-energy X-ray absorptiometry (DEXA)  taramasıyla şu anda daha rahat ve uygun bir şekilde  koyulabiliyor. Bir DEXA taraması 30 dakika alır, ağrısız  ve sadece göğüs X-ray'ının onda biri radyasyona maruz  bırakan bir işlemdir.  

Resim 2: MR ve BT de L1 omurgasında çökme görülüyor.

Sonuçlar genç yetişkinin (30'lu yaşların) ortalama  değerleriyle karşılaştırılır. Bu T-skoru olarak adlandırılır ve  kırık riskinin tahmin edilmesinde kullanılır. Düşük T-skoru  kemiklerin kırılganlığının fazla olduğu anlamına gelir.  -1.0 ile -2.5 arası bir T-skoru osteopeni (zayıf kemikler)  göstergesi kabul edilir ve -2.5'ten daha düşük bir T-skoru  osteoporoz olduğunu gösterir. Bir de Z-skoru vardır  ki o da kendi yaş grubunuzun ortalama değerlerinden  sapmayı gösterir.  

Osteoporoza bağlı kırık kemiklerin tanısı direkt grafi,  manyetik resonans görüntüleme ve bilgisayarlı  tomografi yardımı ile konur.  

HANGİ TEDAVİLER MEVCUTTUR?  

Aslında birçok hastalıkta geçerli olduğu gibi,  osteoporozdan korunma (proflaksi) çok daha önemlidir.  

Düşük kemik yoğunluğu tedavisi, tüm risk faktörlerine  yönelik olmalıdır. Bu tedavi, yeteri kadar kalsiyum ve  D vitaminine (beslenme düzeninden ya da ilavelerle  birlikte) sahip olunduğundan emin olmayı, ek olarak  yürüyüş ve hafif güç antrenmanı gibi tümü güçlü  kemiklere sahip olmak için gerekli vücut egzersizleri  yapmayı içerir.  

Ortalama günlük beslenmede günde 600 mg'dan az  kalsiyum vücuda alınır. Yaşa ve cinsiyete bağlı olarak  günde 1000-1500 mg almanız tavsiye edilmektedir.  Günlük önerilen kalsiyum ve D vitamini almak için,  peynir, tereyağı, kaymak, kuvvetlendirilmiş süt, yoğurt  ve dondurma gibi günlük besinler tüketilmelidir.  Brokoli, karalahana, hardal bitkisi, şalgam bitkisi,  çin lahanası gibi yeşil yapraklı bitkiler de iyi birer  kalsiyum kaynaklarıdır. D vitamini ise balık, istiridye ve  kuvvetlendirilmiş tahıllarda bulunur.  

Vücut egzersizi önemlidir. Öncelikli amaç, fiziksel  etkinliği artırmaktır. Apartman blokları boyunca  yürümek veya yerel alışveriş merkezlerine yapılan uzun  yürüyüşler iyi birer başlangıçtır. Elde taşınır ağırlıklarla  yapılan egzersizler veya direnme antrenmanları (ağırlık  kaldırma) güç artırıcı çalışmalardır. Yaygın ev eşyaları  (küçük konserve kutuları gibi) el ağırlıkları yerine  kullanılabilir. Yüzme bir egzersiz olmamasına rağmen,  egzersiz programının bir parçası olarak mükemmel bir  seçimdir. Yeteneğinizle eşleşen bir egzersiz programı  saptaması için Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanına  danışmakta yarar vardır.  

TIBBİ TEDAVİ  

Tıbbi tedaviden amaç kemik kaybını azaltmak-  durdurmak ve/veya kemik yoğunluğunu miktarını ve  kalitesini artırmaktır.  

Osteoporozun; östrojen, alendronat, residronate,  stronsiyum, raloksifen, kalsitonin ve parathormon içeren  ilaçlar ile birlikte şu anda geliştirilmekte olan birçok tıbbi  tedavisi mevcuttur.  

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon veya Endokrin uzmanları,  doğru tedavi planına karar verilmesinde ve gerekirse  herhangi tıbbi tedaviyi saptanmasında yardımcı olabilir.  

Osteoporoz tedavisinde kilit nokta, kemik kaybını  önlemek ya da yavaşlatmaktır. Risk faktörlerinizi  değerlendirin ve sizin için uygun aşamaları sağlık  hizmetleri danışmanınızla ele alın. Uygun kalsiyum ve D  vitaminli bir beslenme, sigarayı kesme, düşük kafein ve  alkol alımı, yaşa ve sağlık durumuna uygun bir egzersiz  programı, herkes için faydalı olacaktır.

Resim 3: vertebroplasti ile çöken omurganın tekrar yükseltildiği ve sağlamlaştırıldığı görülüyor.

HANGİ HASTALARA CERRAHİ GİRİŞİM YAPILIR?  

Osteoporoza bağlı omurgada çökme olursa, hastada  şiddetli sırt veya bel ağrısı oluşur. Erken başvuran  olgulara kifoplasti veya vertebroplasti olarak adlandırılan  kapalı yöntem ile çöken omurga içine kemik çimentosu  enjeksiyonu yapılır. Bu yöntem ile hastanın ağrıları  büyük oranda geçer ve hasta yürüyebilir konuma  gelir. Bu yöntemlerin riski, nadiren kemik çimentonun  istenmeyen bölgelere sızabilmesidir. Aşırı çökmüş veya  ciddi açılanmış omurlara çok sayıda vida ve kancalar kullanılarak yapılan ameliyatlar ile yardımcı olunabilir. Çöken omurga ne kadar erken yakalanırsa sonuç o  kadar iyidir.

Makale TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ SPİNAL VE PERİFERİK SİNİR CERRAHİSİ ÖĞRETİM VE EĞİTİM GRUBU Broşürlerinden Alınmıştır . www.turknorosirurji.org.tr